Havalimanına gelmiştik. Yengem kolumu sıkı, sıkı tutuyor, yeni kalkış yapan havada ki uçağa bakıyordu. İç terminale doğru gidiyorduk.

Yengem;

-Kuzey çok korkuyorum geri mi dönsek?
-Yok artık sensiz mi gideceğim İzmir’e?
-Git ne olacak ki?

Olmaz dercesine kafamı yukarıya kaldırıp, indirdim. Elini sımsıkı tutuyordum. Oda korkudan elini tuttuğumu bile bilmiyor, farkında değildi. Hiçbir eşya götürmediğimiz için, çantalarımızı alıp çıkmıştık. Evdeki tüm eşyalar kalmış, Veysel abi onları satacaktı. Bir dakika? Eyvah! Yengemin yeni aldığı gecelikler, seks yaptığımız o oda? Aman Allah’ım kan beynime sıçradı. Yengemin de elini tuttuğum için ben donup kalınca oda gidemiyor, bekliyordu.

-Canım ne oldu? Bembeyaz oldun, iyi misin? Kuzey?
-Kıyafetler? Oda? Özge, ev çok dağınık. Şimdi girecekler, o iç çamaşırlarını orta yerde görecekler ben gelmiyorum.

Tam geri döndüm ne yapacağımı düşünüyordum dondum kalmıştım. Yengem yanıma gelip sarıldı boynuma;

-Şapşiksin biliyorsun değil mi? O kadar düşüncesiz bir kadın mıyım ben? Eve gidip çöpe attım onları. Çarşafı falan söktüm yataktan attım ne varsa çöpe.
-Of özge ölüyordum, kalbime bak
-Oha en son birlikte olduğumuz da böyle atıyordu bu.

Bacaklarımın tüm bağları kopmuş, uzanıvermiştim yere.

-Of yemin ederim tansiyon hastası olacağım bu yaşta.
-Kalk hadi üşüteceksin, hem bir şey oldu sanacaklar. Aha baban geliyor.

Elimi bırakmış yanımda duruyordu. Babam koşarak geldi.

-Paşam kalk ne oldu iyi misin? Aslanım?
-Baba iyiyim gözüm karardı birden.
-Kalk hadi kalk, heyecan yapmışsındır. Annen ne sürprizler hazırladı size. Gel elini yüzünü yıkayalım.

Yengem girdi araya;

-Enişte biz gideriz Kuzeyle siz halledin bilet işini.
-Tamam kızım.

Yengem boynuma sarılmış konuşuyordu;

-Salaksın, aptal, gerizekalı
-Höh orospu çocuğu da de tam olsun?
-Hahah yok o kadar değil. Nasıl düşünmem sandın ki bunu.
-Ne bileyim ya.
-Kuzey?
-Efendim?
-Altıma işicem hızlı yürü hadi.
-Yürüyoruz ya.

Resmen el ele gittik lavaboya. Aynaya geçtim boynuma bakıyordum. Yakası havada v yaka tişört tam bir keko gibiydim. Ama morluk geçmiş, çok az bir şey kalmıştı indirdim artık yakamı. Yengemi tuvaletin kapısında bekliyordum. Babam oradan el sallıyordu. Gelmemizi istiyordu. Bir dakika diye işaret ettim. Yengem çıktı kapıdan.

-Of stresten işe işe bitmedi, hadi gidelim
-Hadi, heyecan yapma bak ben yanındayım
-Kavalyem benim.

Sarılmıştı koluma. İçeriye alıyorlardı artık. Uçağa binecektik. Babam biletleri elimize verdi. İşte anlattı koltuk numaranız şurada yazıyor uçakta da burada yazıyor. Bakar oturursunuz. Tamam baba dedim. Sırayla geçtik. Uçak görevlileri hoş geldiniz efendim. Diyor güler yüzle karşılıyordu. Yengem şaşkın gözlerle bakıyor;

-Kuzey bu nasıl karşılama bir kolonya tutup, lokum vermedikleri kaldı.
-E yenge uçak böyle bir şey demek ki.

Gözüm numaralardaydı. Yengem ile ben yan yana, baran kenarı da ki koltukta. Kızlar ile de babam oturuyordu. Babam ve kızlar 4 koltuk ilerimizdeydi. Biz koltuklarımıza geçip oturduk. Uçağın kanatın yanındaydık. Pencere dibine ben ortada yengem vardı. Koluma sımsıkı sarıldı. Titriyordu.

-Bir tanem korkma, dönme dolap gibi düşün. Hem yine ben varım bak yanında.

Biraz rahatlamıştı. Yolcular yavaş yavaş dolduruyordu koltukları. Anons yapıldı.

Yengem pür dikkat anonsu dinliyor, hostesleri izliyordu;

-Sevgili yolcularımız uçağımıza hoş geldiniz. Uçağımızda uymanız gereken emniyet kurallarına dikkatinizi çekmek istiyoruz. El bagajlarınızı baş üstü dolaplarınıza, veya önünüzdeki koltuğun altına yerleştirilmesi gerekmektedir. Cep telefonu ve cep telefonu özelliği taşıyan cihazların uçuş moduna alındığından ve kapatıldığından emin olunuz. Tehlike anında uyulması gereken kuralları ve uçak içerisinde elektronik aletlerin kullanımına ilişkin detaylı bilgileri içeren güvenlik kartını koltuk cebinde bulacaksınız. Kemeriniz gösterilen şekilde bağlanır, belinize göre ayarlanır ve açılır. Emniyetiniz için uçuş boyunca kemerinizi bağlı tutunuz. Bebekli yolcuların kabin ekibi tarafından verilecek olan bebek emniyet kemerini kullanmaları gerekmektedir. Uçak yerde hareket halindeyken, kalkışta ve inişte, koltuğunuzu dik, güneşliğinizi açık ve masanızı kapalı duruma getiriniz, eğer var ise ekran kumandanızın yerinde olduğundan emin olunuz. Kabin basıncında bir değişiklik olursa, başınızın üzerindeki kapaklar otomatik olarak açılacak, oksijen maskeleri ortaya çıkacaktır, en yakın maskeyi kendinize doğru çekiniz. Ağız ve burnunuzu içine alacak şekilde, yüzünüze yerleştiriniz. Çocuklu yolcularımızın, çocuklarından önce kendi maskelerini takmaları gerekmektedir. Acil bir inişte, yaka ve kravatınızı gevşetiniz, koltuğunuzu dik duruma getiriniz. Masanızı kapatınız. Güneşliğinizi açınız. Üzerinizdeki sivri cisimleri ve sivri topuklu ayakkabınızı çıkartınız. Bebeğinize can yeleğini giydiriniz ve derhal şişiriniz. Acil durumlarda can yeleği bebeklere kabin ekibi tarafından verilecektir. Çarpmaya hazır olun ikanızı duyduğunuzda, öne eğiliniz, kollarınızı dizinizin altında birleştiriniz. Uçağımızda 8 adet çıkış bulunmaktadır. Tehlike anında, çıkış yönünüzü gösteren ikaz ışıkları, çıkış kapılarının üzerinde, koridor boyunca yerde, veya koltukların alt yanında bulunmaktadır. Acil inişlerde, uçağı kapılardan şişen otomatik kaydıraktan kayarak terk ediniz. Suya inişlerde, kapılarda bulunan kaydıraklar, bot veya yüzen araç olarak kullanılır. Can yeleğiniz koltuğunuzun altında, veya iki koltuk arasındaki bölme içerisindedir. Talimat verildiğinde yerinden çıkartınız, gösterilen şekilde başınızdan geçiriniz, bantları öndeki bağlantılara takınız ve çekerek belinize göre ayarlayınız. Yeleği uçağı terk ederken alt ucundaki görülen kırmızı kolları çekerek şişiriniz. Plastik boru veya borulardan üfleyerekte yeleğinizi şişirelebilirsiniz. İşaret fişeği suya temas edince otomatik olarak yanacaktır. Türk Hava Yolları’nı tercih ettiğiniz için teşekkür eder, keyifli yolculuklar dileriz.

Yengem her denileni harfiyen uygulamış, kollarımı sımsıkı tutmaya devam ediyordu. Uçak takside piste doğru ilerliyor, kalkış için uygun konuma geliyordu. Uçak hareket etmeye başladı. Git gide hızlanıyordu. Yengem kolumu öyle sıkı tutuyordu ki canım acımaya başlamıştı. Uçak havalanmaya başladı. Yüzünü omzuma bastırıyor, yüzünü kapatıyordu.

-Canım iyi misin?

Hayır dercesine kafasını sallıyor konuşmuyordu. Uçak iyice havalandı ve sağa doğru yatmaya başladı. Yengem;

-Elini ver.

Ellerimi tutuyor, barana bakıyordu. Ama baran elindeki oyuncağı ile oynuyordu.

-Bir tanem baran kadar değilsin ya, bak şu çocuğa sen gibi kıvranıyor mu?
-İçim tuhaf oldu benim…

Kabin görevlisi yanımıza gelmişti;

-Merhaba efendim keyifli uçuşlar dilerim. Ben kabin memuru Ayşe iyi misiniz?
Yengem baygın gözlerle konuşmaya çalışıyordu;
-Şey bilmiyorum midem bulanıyor, başım dönüyor, istifra etmek istiyorum.
-Ayağa kalkabilecek misiniz?

Yengem ayaklandı hemen geri oturdu başı dönüyordu.

-Ben size yardımcı olayım. Buyurun lütfen koluma girin.
Yengem kabin memurunun koluna girmiş, uçağın arka tarafına doğru yürümeye başlamıştı meraklı gözlerle onu izliyor, Baran’ı bırakıp peşinden de gidemiyordum. Barana oyuncaklarını oynatıyordum. Pencereden bakındığımda baya yüksekteydik, altımızda bulutlar vardı. Bir 10 dakika geçmişti ki kaptan pilot konuşmaya başladı;

-“Günaydın bayanlar baylar, sevgili çocuklar. Ben pilotunuz Zekeriya Bayrakçı, ikinci pilot arkadaşım Bahar Cancan ve kabin görevlisi arkadaşımız Ayşe Talipoğlu ile birlikte uçağımız Boing 701 sefer sayılı uçağımıza hoş geldiniz. Size uçuşla ilgili kısa bilgiler vermek istiyorum:
Şu anda Ankara semalarından havalanalı yaklaşık 13 dakika oldu. Deniz seviyesinden 29.000 feet ve 8800 metre yükseklikte seyretmekteyiz.
Uçuş rotamızı Ankara, İzmir, olarak belirledik.
Saat 14.50 de Adnan Menderes Havalimanı’na inmeyi planlıyoruz. İzmir’de 23 derecelik güzel bir hava bizi bekliyor.”

Konuşma bittiğinde yengem yanıma gelmişti, eli yüzü açılmış kendine gelmişti.

-Ya ne kadar iyi insanlar buradakiler, kendime geldim vallahi korku falan kalmadı. Tüm kabin çalışanları yanımdaydı teselli verdiler bana, korkumu yendim. Pencereden baktım bulutların üzerindeyiz şuan, gel yer değişelim camdan bakmak istiyorum.
-Hahaha ne bu hız ya tabi yenge gel.

O camdan dışarıyı izlerken, servise başlamışlardı. Poşet içinde bir ekmek arası, peynir domates salatalık, içecek bir şeyler. Biz onları yedik baranla yengem hala camdan bakıyor, dışarıyı izliyordu. Yanına yaklaştım;

-Nasıl? İyi misin?
-Evet, kendimi kuş gibi hissediyorum.

Sarı kuşum benim diyerek okşadım saçını, uçak alçalmaya başlamış, inişe geçmişti. Artık yere inmiş, uçak park ediyordu. Yengem çok mutlu görünüyordu. İç terminalden çıktık. Babam;

-Bekleyin burada arabayı getireyim.

Babam Havalimanının otogarına gidip arabayı getirecekti. Baran kucağımdaydı. Yengem;

-Ay hava çok güzelmiş burada Kuzey?
-Sorma yenge piştim.
-Aaa senin boynuna ne oldu?

Fark etmişti. Hiç bozuntuya vermedim.

-Sorma yenge dün Veysel abiyle gezerken üç beş takıldı da onlarla atıştık. Boynumu sıktılar.
-Kavga mı ettiniz? Yuh kuzey ya hiç söylemiyorsun gel buraya bakayım var mı bir şey?
-Abartma yenge ya ne olacak? Boğuştuk işte biraz o kadar. Hadi babam geldi geçelim arabaya.

Arabaya bindik. Eve doğru gidiyorduk. Uykusuzluktan ölmek üzereydim kafamı yengemin omzuna yasladım, gözlerimi kapattım. Pencere açık rüzgar esiyor, yengemin kokusu burnumu okşuyordu. O kadar güzel bir kokusu vardı ki yengemin. Ereksiyon olmamanız için hiçbir sebep yoktu. İyice sokuldum ona içim geçmiş. Yengemin dürtmesiyle uyandım.

-Yenge dur ya biraz daha uyuyayım.
-Kalk evde uyursun.
-Geldik mi?
-Evet de Kuzey kalk Allah aşkına evi görmen lazım.

Yengemin ayak sesleri uzaklaşıyordu. Başımı kaldırdım gözlerimi ovuşturdum. Hava sıcak ama mis gibi esiyordu. Evin önündeydik. Araçtan indim çevreme bakıyordum. Oha amk dedim burası neresi. Sağıma soluma aval aval bakınıyordum. Balkondan yengem çıktı.

-Kuzey gelsene?
-Yenge bu ev mi bizim şimdi?
-Evet.

Gözlerinin içi gülüyordu. Kendi kendime gülmeye başlamıştım.

İnanın bana değerli okurlar hangi birine inanacağımı şaşırmıştım artık, Hayallerimin kadını yengemle hayallerimi gerçekleştirdiğime mi? Babama sayısaldan çıkan para sonucu boktan hayatımızın değişmesi mi? Yengemin artık bizimle tamamen aynı çatı altında yaşaması mı? Duygu patlaması yaşıyordum. Kaldırıma çıkıp oturdum. Ellerimle yüzümü kapatıp ağlamaya başladım. Resmen mutluluktan küçük çocuk gibi ağlıyordum. Arkama yaslanıp derin nefes aldım. Denizin, çam ağaçları kokuyordu mis gibi. Beynim zihnim bomboştu hiç bir şey düşünmüyordum. Babam geldi yanıma.

-Aslanım hadi gelsene içeriye.
-Uçak tuttu herhalde baba hava alıyordum biraz.
-Al tabi, evde de alırsın hadi kalk gel.

Elimden tutup kaldırdı. Eve doğru gidiyorduk. Babam konuşmaya başladı;

-Geç kalmadan ehliyete yazıl, güzel bir araba çekelim altına. Üniversite sınavın yaklaşıyor, ne düşünüyorsun?
-Valla hiç bir şey düşünmedim şu olup bitenleri sindirmeye çalışıyorum daha.
-Düşünmen lazım, iyi kötü iş kurduk çiftçilik dışında bir yük gemisine kar ortağı oldum. İyi kötü Allah’ın izni ile sırtımız yere gelmeyecek ama yine de oku ortam gör.
-Haklısın baba, o zaman yarın gidelim ehliyete yazılayım. Özel bir kolejle görüşelim. Son sene baya gitmedim okula zaten.
-Bizim burada bir özel okul var. Konuştum orayla alacaklar seni.
-Tamam, baba?
-Efendim paşam
-Kaç paralık araba alacan?
-5 10 binlik bir şahin bak işte.

Olduğum yerde donup kalmıştım. İçimden yav taşşak mı geçiyo babam, güven abiye 100 binlik araba çekiyor, güven abiye traktör alıyor, bize gelince şahin? Sikerim ha diyordum içimden

-Gel lan şaka yaptım fiyat sorun değil beğendiğini çek altına. Gezeriz galerileri.
-Hah şöyle de baba ya korktum yüreğime iniyordu.

Eve girmiştik. Ama ev demeye bin şahit isterdi. Gözlerimle etrafı süzüyordum.

Gerçekten harika bir evdi. Merdivenlerden yengem süzülerek iniyordu. Ama tanıyamıyordum o kadar güzel olmuştu ki. Arkasında annem;

-Özge harika oldun, kuaföre gidip saçlarını da yaptırdık mı tamamdır, spora da yazılalım eritelim şu göbekleri.
-Ay ne iyi olur abla ya hemen yarın gidelim.
-Gidelim canım

Ben şaşkın gözlerle yengemi izlerken annem geldi yanıma sarıldı;

-Paşam özledim seni, nasıl ev güzel mi? Gel bak odanı göstereyim.

Elimden tutup çekiştiriyordu. Gözlerim yengemden ayrılmıyor onu süzüyordu. Yengem suratıma bakıp gülüyordu.

Annem odamı gösteriyordu;

-Nasıl ama beğendin mi?

Salon kadar odam vardı, içerisinde televizyonum, çalışma masam, çift kişilik yatağım, elbise dolabım bu yaşıma kadar salonda yatan birisiydim çok şaşırdım.

-Teknolojik aletleri sana bırakıyorum. Çekmecede paran var, kredi kartları vs. orada ihtiyacın olan her şeyi al canım. Kıyafet alın isterseniz yengeni de götür şimdi. Baban bıraksın sizi alışveriş merkezine.
-Yengeme sormam lazım yorgun değilse gidelim.

Koşarak yengemin yanına gittim. Ama aynı yerinde yoktu. Çocuklara sordum;

-Yengem nerede?
-Odasına çıktı abi.
-Tamam,

Tekrar yukarıya çıktım, iyide bir sürü oda var hangisi yengemin odası? Tek tek kapıları çalıp, içeriye giriyordum ama hiç birinde yoktu. Tekrar aşağıya inip kızlara sordum;

-Lan, bin tane oda var hangisi yengemin odası?
-Of abi esir aldın üst kata çık, en sona git, sola dön orda 3 kapı var, 2. Kapı yengemin odası.

Ulan, uzakmış benim odaya yengem. Neyse gitmiştim kapıyı çaldım ses yoktu, açıp giriverdim içeriye. Elbisenin fermuarını çıkartıyordu. Taş gibi, seksi sırtı gözüküyordu, ayağım takıldı, yan tarafta duran dolaba çarpmıştım;

-Hay ananı sikeyim. Dizimi tutuyordum, canım acımıştı, yatağın üzerine çıkıp oturdum. Yengem şaşkın gözlerle bana bakıyordu.
-Of kuzey var mı bir şeyin? Sakarsın ya. Yanıma oturmuştu.
-Aç bakayım dizini.
-Yok, geçer yenge sen aç, yarım kaldı. Diye piç, piç gülüyordum. Koluma vurdu.
-Salak geldiğin iyi oldu. Çıkartamadım şunu yardım et.

Yanına gidip, yarım inen fermuarını tekrar yukarıya çektim.
-Kuzey ne yapıyorsun çıkart dedim, giydir demedim. Zaten zor çıkıyor.
-Hayır çıkartmayacaksın, gidiyoruz hadi.
-Nereye gidiyoruz?
-Anam bir ton para verdi, yengeni de alın gidin üst baş alın, bir kuaför varmış oraya bırakacam seni, sonra sahile ineceğiz.
-Giyinip, süslenip sahile mi ineceğiz?
-E yani paldır pastırdak inecek halimiz yok ya?
-Doğru e hadi çıkalım madem.

Evin önüne çıktık yengemle birlikte, yanıma biraz nakit, ve kredi kartlarını aldım. Babam aşağıda bekliyordu bizi. Yengemle arka koltuklara geçip oturduk.

-Eee neler alacaksın?
-Bilmem bakarım yine.

Yanına sokulup fısıldıyordum;

-İç çamaşırı da alacakmısın?
-Kuzey konuştuk bunları seninle?
-İyi be,

Kalkıp karşısında ki koltuğa geçmiştim yine. Suratımı astım yoldan dışarıyı izliyordum. Bacaklarıyla bacağıma vuruyor, konuşmamı istiyordu. Hiç oralı olmadım.

Alışveriş merkezine gelmiştik. Arabadan indik. Yengemle yan yana yürümeye başladık. Çok büyük bir merkezdi. Bir dükkana girdik. Hem erkek hem de kadın için kıyafetler vardı. Yengemle ayrıldık, o kendi bölümüne, ben kendi bölümüme gitmiştim. Kıyafetlere bakıyor, beğendiklerimi koluma atıyordum. Yengem uzaktan el ediyordu. Yanına doğru gittim;

-Kuzey gelsene benimle şunları denemek istiyorum.
-Tamam, hadi gidelim kabine.

Deneme kabinlerinin önüne gelmiştik. Biraz kalabalıktı mağazanın içerisi, sıra bekliyorduk. Yengem içeriye girdi. Kıyafetlerini kucağımdan aldı. Bende oturdum çıkmasını bekliyordum. Genç kızlar vardı çoğunlukla, yengemin yaşlarında kadınlar. Yaz olduğu için herkes mini, kısa giyiniyor. Bir çoğu deneme kabinlerinden bikini ile çıkıyor, arkadaşlarına, ailesine, sevgilisine fikirlerini soruyordu. İster istemez göz ucumla süzüyordum milleti. Yengem deneme kabininden çıktı. Seksi bacaklarını gösteren bir şort, üzerinde incecik askılı, sutyeni dışarıdan belli oluyordu. Etrafıma baktım yengeme dönüp bakan yoktu. Millet alışkın tabi, yengemden daha iyilerini görüyorlardı belki de. Yengemin yanına gidip askılısını yukarıya doğru çekiştirdim.

-Kızım bu ne? Böyle mi gezeceksin?
-Kuzey dur ne yapıyorsun? Ne yapayım? Kara çarşaf giydir istersen?
-Yok siyah sıcağı çeker.
-Salak çocuk, diyerek kafama vurdu.
-Nasıl güzel olmuş mu onu söyle sen?
-Harika olmuşta çok açık…
-Tamam, güzel olmuş.

Tekrar kabine girdi, geçip yerime oturdum. Yengem yaşlarında alımlı güzel bir kadın yanıma oturdu.

-Çok tatlı bir çiftsiniz.
-Teşekkür ederim ama…

Lafı ağzımda bırakmış devam ediyordu. Ama o yengem diyemedim.

-Yeni sevgilisiniz galiba? Bizde eşimle böyleydik ilk başlarda. Açık giyinmeme çok karışırdı, bende onu aksine dinlemez daha açık giyinirdim. Tavsiyem sevgilini sıkma, özgür bırak, nasıl giyinmek istiyorsa öyle giyinsin.
-Yok karışmıyorum zaten teşekkür ederim. Dedim kadının kocası yanına gelmişti.

-Aldın mı hayatım?

Kısacık bez parçası gibi eteği göstermişti kocasına.
-Aldım canım. Kafasını bana çevirip güldü, göz kırptı. İçimden vay amk karı yollu, adam gavat heralde diyordum. Uzaklaşmaya başladılar. Yengem başka bir ince kıyafetlerle çıktı karşıma. Bu seferde üstündeki askılıdan içi olduğu gibi gözüküyordu. Sutyen olmasa memeleri tamamen meydan da olacaktı. Güzel diye başımı salladım. Boynuma sarıldı.
-Hava sıcak hem evden çıkmayacağım ki asma suratını. Anca seninle denize giderken giyerim bunları. Yoksa evde giymek için alıyorum.

Yengem benim için alıyordu bunları, sırf evde daha açık olsun, daha rahat röntgenliyeyim diye.
-Tamam yenge. Dedim bir sürü kıyafet denedi hepsi de açık, saçıktı.

En son dar bir etek, dar bir gömlek, giyip çıktı kabinden. O kadar seksi görünüyordu ki, sekreteri canlandıran porno yıldızları gibiydi, gözünde bir gözlüğü eksikti. İçim gidiyordu yengemi sikmek için. Kabinin içinden bana sesleniyordu.

-Kuzey gelir misin bir dakika, sıkıştı bu çıkmıyor.

Etrafıma bakındım herkes kendi halindeydi. Kabinin kapısını araladım girdim içeriye. Üstünde sutyeni, altında eteği vardı. Eteğin fermuarı sıkışmıştı, onu çıkartamıyor benden yardım istiyordu.

-Sıkıştı bu gene ya of koca götlü, göbekli bir şey oldum sığamıyorum kıyafetlere.

İstemsizce götünü okşayıp, tokat atmıştım götüne. Kalçasını öne çekip bana baktı ne yapıyorsun der gibi bakış atıyordu. Sus işareti yapıp dudaklarından öptüm. İttirdi beni,

-Manyak mısın dışarısı insan dolu?
-Ne olmuş? Sevgilim sanıyor millet seni.

Dudaklarından bir daha öptüm bu sefer oda karşılık vermişti. Elimle kalçalarını okşuyordum. Ellerimi tutup çekti kalçalarından.

-Kuzey burada olmaz, çıkart şunu da gidelim terledim of.
-Tamam, dön.

Kalçalarından tutup çevirdim. Yere eğilip fermuarını çıkartmaya çalışıyordum ama baya sıkışmıştı. Götüne tokat atıp göbeğini içine çekmesini söyledim. Tek asılmamda açılmıştı fermuar. Elim acımıştı. Ellerimi sallıyordum. Ellerimi öptü,

-Çık hadi.
-Çıkmasam?
-Kuzey başka bir şey yapıyoruz sanacaklar çık hadi.

Kabinin kapısını aralayıp çıkmıştım. Bir iki kişiyle göz göze geldim. Ters ters bakıyorlardı. Sanki içeride yengemi siktim.

-Kilo işte fermuar sıkışıyor da.

Kadınlar kafasını çevirmişti, bakmıyorlardı bana. Birkaç dakika sonra yengem ellerinde kıyafetler ile çıktı. Onları alıp çıkıyorduk ki, yengem bana gömlek beğendi.

-Ya çok güzelmiş alsana bunu?
-İyi de ben gömlek giymem ki.
-Benim için giyersin al hadi çok sevdim bunu.
Masum, masum bakıyor boynunu büküyordu.

-İyi ya giyerim gel o zaman bana da bakalım birşeyler.

Sadece erkek kıyafetleri satılan mağazaya girdik. O seçiyor üstüme atıyordu. Sırf onun zevklerine bırakmıştım kendimi. Ne seçerse alıp deniyor, o beğenirse ayırıyor, beğenmezse bırakıyordum.

Yengemle çok mutluyduk. Sanki iki sevgili, karı koca gibi geziyor, kıyafetler alıyor, konuşuyorduk. Yorulmuştuk. Bir kafeye gidip oturduk, Türk kahvelerimizi söyledik. Resmen yorgunluk atıyorduk. Yengemle göz göze geliyor, gülüyor, konuşmaya devam ediyorduk.

Cebimden sigara çıkartıp yaktım bir tane kahve ile çok iyi gidiyordu. Yengem de bir dal istedi. Sigarasını yakıp uzattım. Hafif öksürerek içiyordu.

-Hadi içelim sigarlarımızı da kuaföre gideceğiz.
-Aaa hadi söndür o zaman gidelim.

Babamı aradım geldi bizi alışveriş merkezinden aldı. Yengemi kuaföre bıraktık. Adam 2 saate işimiz biter o zaman gelin isterseniz. Yada buyurun çay kahve ısmarlayayım dedi. Babam;

-Yok fiko sağol. Biz oğlanla gezelim
-Tamam şekerim görüşürüz o zaman dedi.

Kuaförün adı fikoydu ama daha çok Fatoş gibi hareketleri vardı amına koyayım.

-Baba çok samimisiniz hayırdır?
-Dalga geçme lan dalyarak, ananı getire götüre samimi olduk herhalde.
-Tamam ya ne kızıyon başka türlü olsa bir şey mi diyecem dedim gülerek.
-Siktir amına koduğumun eniği seni.

Peşimden arabaya kadar koştu. Arabaya bindik;

-Eee nereye gidecez?
-Okula dedi gülerek.
-Ya baba hadi gidek araba alak gideriz okula sonra.
-Önce ehliyet sonra araba. Diyerek çalıştırdı arabayı.

İsmini vermek istemediğim ama herkesin ilk aklına gelen o dallı budaklı logosu olan özel koleje girdik. Babamı kapıda karşıladılar. Müdüre hanımın odasına girdik. Çaylar, kahveler söylendi konuşmaya başladılar, sıkıntıdan patlamak üzereydim. Of pof çekiyor, eve gitmeyi bekliyordum. İçeriye bir kız girdi. Oda son sınıf öğrencisi ama okul başkanıymış, ama ne kız. Altın sarısı saçları, masmavi gözleri, çıkıntılı kalçası, zayıf, ufak göğüsleri okul üniforması vardı. Kız bize bakıp gülümsedi. Müdüre hanıma birkaç evrak verip çıktı sınıftan. Ben onu süzüyordum arkasından. Yan tarafımız camekan oradan geçiyordu. Geçerken bana bakmıştı. Of amk dedim bu kızsa diğerleri ne lan?

Müdüre hanım bana döndü;

-Kuzey bey evlatçığım nasıl okulu beğendin mi?
-Bilmem gezmedim ki? Buraya geldik para konuşuyorsunuz.
-hahahay haklı çocuk, muavini Ferhat beye el etti. Ferhat bey yanıma geldi;

-Buyurun ben size okulumuzu gezdireyim.
-Zahmet olmasın muavin bey.
-Estağfurullah efendim, buyurun lütfen.

Ulan okulumu satın alıyoruz öğrencimiyiz anlamadım amına koyayım. En son normal lisede öğretmenin bırak bana efendim demesini, ben ona efendim dediğimde köpek gibi bağırıyordu “ne var” diye. Okulu gezmeye başladık. Öğrenciler sınıftaydı. Okul değildi ki burası amına koyayım. Yavru saray gibi bir şey, kapalı spor salonu, açık spor salonu, yüzme havuzu, tenis salonu, bilgisayar odası, teknoloji, bilim, sanat odası, bin tane oda var. En son gittiğim lisede bir tane bilgisayar odası var, haftada bir kez gidip paint ile resim çizerdik en fazla. Gerçekten okulu çok beğenmiştim.

-Gel sana sınıfını göstereyim.

Okuyacağım sınıfa girmiştim. Okul başkanı sarışın kızımız da oradaydı. Tüm gözler bir anda bana çevrildi. Öğretmen;

-Hoş geldiniz muavin bey buyurun lütfen.
-İyi dersler hocam. Arkadaşlar aramıza yarından itibaren katılacak olan kuzey arkadaşınızı sizinle tanıştırmak istedim. Kendisi İzmirli sizden bir iki yaş büyük bir arkadaşınız. Aranızda kaynaşacağınızdan şüphem yok. Artık son sınıfsınız. Üniversite hazırlık öğrencilerisiniz.

-Merhaba arkadaşlar diyerek başımı salladım. Sınıf başkanı olan kızla göz göze bakışıyorduk. Diğer kızları gözüm dahi görmüyordu.
–O halde çıkalım yarın görüşürsünüz.
-İyi dersler. Diyerek çıktık sınıftan. Okulun camından kıza bakıyordum, kız da bana bakıyordu. Elimi enseme atıp muavinin peşine takıldım.

Babam kapıda beni bekliyordu müdüre hanımla birlikte;

-Nasıl paşam güzel mi okul?

Müdüre hanım gözümün içine bakıyor, güzel dememi bekliyordu. Gülümsedim;

-Güzel baba güzel, hatta gördüğüm en güzel okul olur kendileri. Burada okuyabilirim.

Müdüre hanımın gözleri gülüyor yerinde duramıyordu. Babam cebinden bir çek çıkartıp uzattı.

-Oğlum size emanet eğitim sisteminize güveniyor, güzel bir üniversite için hazırlayacağınıza inanıyorum. Çeki uzatıp verdi müdüre hanım ablanın eline.
-Tabi efendim şüpheniz olmasın.

Arabaya bindik. Konuşarak yengemi almaya gidiyorduk. Okulun garajında envayi çeşit spor araba,jip vardı. Belli ki godomanların veletleri de buraya araba ile gelip gidiyordu. Babama yolda yanımızdan geçen BMW ‘ye içim gitmişti. Onun o sesi beni benden aldı. Kafama koydum BMW alacaktım. Kuaförün önüne geldik. Yengem harika görünüyordu. Sanki düğüne gider gibi hazırlanmıştı. Yeni aldığı elbisesini giymiş, saçlarını yaptırmış, makyaj yapmıştı. O kadar güzel görünüyordu ki kuafördekiler imrenerek bakıyorlardı yengeme. Dibim düşmüştü, elinden tutup arabaya bindirdim;

-Harika olmuşsun yenge bu ne güzellik

Babam girdi lafa;

-Çok güzel olmuşsun kızım, sahile gidebiliriz artık evdekiler de hazırmış.

-Teşekkürler eniştem sayende, sağ ol kuzi diyerek koluma sarıldı.

O kadar çok mutlu görünüyordu ki, yeni alınmış elbise, yeni verilmiş bir hayat, yeniden doğmuş gibiydi. Eve gidip çocukları aldık, sahile inmiştik, babam içkileri getirmiş, dinleniyorduk. Biraz dinlenecek, yengem ile biz gezmeye çıkacaktık. Yengem o kadar güzel olmuştu ki gözlerimi alamıyordum, insan böyle bir güzellik karşısında nutku tutulmasın da ne olsun zaten. Harika bir kadındı.

Değerli okurlar, sahilde oturup biralarımızı içtik, fotoğraflar çekildiki. Yengemin güveni o kadar yerindeydi ki eski Özge’den eser yoktu. Ama şu mutluluk illa bozulacak, bozulmasa şaşarım amına koyayım. Dayım babamı arıyordu. Babam yanımızdan kalkıp ilerledi elinde bira şişesiyle,

-Alo? Ne var Erdem? Çocuklar iyi yanımda Erdem kusura bakma senin götünü kapatacak, yardım edecek değilim. Cebine paranı koy öyle gel, Özgeye, çocuklara her daim yardım ederim ama sana beş kuruş vermem. Erdem benim tepemin taşını attırma ağzını burnunu kırarım senin, Özgeyi de çocukları da alamazsın. Çok istiyorsan git boşa karını, dava aç. Devlet verirse sana çocukları karışmam. Ama ben de bu işin peşini bırakmam. Ya gelirsin karınla eskisi gibi olursun eğer oda isterse. Tamam o zaman gel konuşun karınla. Çocuklara günah. Tamam hadi kapatıyorum şimdi.

Babamın yanına koşmuştum, konuşmaları dinliyordum. Telefonu kapatınca sordum babama;

-Ne oldu baba? Dayım mı geliyor?
-Evet bir ay sonra gelecek konuşacak yengenle, barışırlarsa amenna, barışmazlarsa boşanma davası açacak çocukları istiyormuş,
-Anasını sikerim onun.
-Höst yavaş, yok öyle dünya barışırlar oğlum, yengende çocuklar için barışırım enişte yoksa işim olmaz Erdemle dedi.
-Peki, baba.

Çocuklar uğruna dayımla barışacaktı. Hıh seviyorum hala demiyor da, neyse ne ya bundan sonra bende önüme bakarım. Genç adamım, çoluklu çocuklu kadına, hem de yengemi mi karı yapacaktım kendime. Sikeyim anasını diyerek bira şişesini diktim kafama.

Babam;

-Oğlum hadi gezin yengenle hava güzel bak,
-Yok, çok yorgunum uzanacam sahilde biraz,

Yengem girdi araya, enişte çok yorulduk bugün üzerimi değişeyim bende oturacam sahilde.
Sıcacık kumlara uzanmıştım, güneş batıyor, hava kararıyordu. Yengem eve gitmiş üzerini değiştirdi. Şort ve askılıyla geldi yanıma uzandı.

-Dayı mı seviyor musun?
-Hayda nerden çıkardın şimdi bu soruyu?
-Cevap ver lütfen. Gerçekten dayımı seviyor musun?
-Evet seviyorum…
-Sana yaptığı onca şeyden sonra mı?

Yattığım yerden kalkmış, oturmuş ona bakıyordum. Kolunu tuttum.

-O seni aldattı, başka kadınlarla gününü gün etti, seni evde yalnız bıraktı. Birahanede kadınlarla oldu, sana erkeklik yapmadı, çocuklarına iyi baba olmadı, sırf o yüzden başka erkekle yatmayı düşünmedin mi? Kadınlığını sana yaşatamadığı için, erken boşaldığı, ve sadece kendini boşaltıp seni öylece yatakta bıraktığı için.

Sertçe bir tokat yapıştırmıştı bana.

-Ne biçim konuşuyorsun sen?

Çenemi tutup gülmeye başladım.

-Yalan mı söylüyorum? Haksız mıyım?
-Kuzey kapat çeneni.

Yanımdan kalkıp gitmişti eve. Bende kumsala yatıp düşüncelere dalıyordum. Aklımda o kadar çok şey geçiyordu ki, ihanete uğramış, olmayacak aşka tutulmuş, kör kütük sevdiğim kadınla onca yaşadıklarımızdan sonra tekrar dayımın kollarına gidecek olması. Yerden kumu avuçlayıp savurdum. Çıktım bara gidecektim. Yola koyuldum. Yengem eve gidiyor, ben bara gitmek için yola doğru iniyordum.